counter for blogger
View My Stats

13 Haziran 2012

yara bandı..


Meşhur bir aforizma vardır ya hani "yara bandını bir seferde çıkartmak'' diye. Hayatımızın bir çok noktasında uygulayabileceğimizi düşünürüz, çoğu zaman işe de yarar hatta. Sorum şu: '' Yürümeyen bir ilişkiyi yara bandı gibi söküp atmak işe yarar mı yoksa zamanla sönen sigara
gibi kendi haline mi bırakmalı?''

Her iki yolun da kendine gore iyi ve kötü sonuçları var elbette. Benim esas merak ettiğim, uzun vadede çok üzüleceğimizi bilerek neden kısa vadede ve geçici olacak bir üzüntüyü ertelemek isteriz? Neden insan irrasyonel davranmak için kendini yırtar durur acaba?

Dan Ariely, ''Predictably Irrational'' adlı kitabında kendinden bir örnek veriyor. Gençlik yıllarında geçirdiği korkunç bir kazadan sonra tüm vücüdu yanmış derisine yapışan sargı bezlerinin ''yara bandı'' tekniği ile çıkartılmasının ne kadar acı verici olduğunu, insanların hiç düşünmeden ve hatta körü korüne kararları nasıl verdiğini detaylı bir şekilde anlatıyor. Özetle demek istediği ''insanlar bilerek ve isteyerek irrasyonel davranışlar sergiler ve bunlar tahmin edilebilir, sistematik kararlardır'' Kadın erkek ilişkileri özelinde baktığımızda da durum gerçekten de böyle mi, kendimce bir araştırayım istedim...

128 senedir mutlu bir birliktelik sürdüren çiftleri bir kenara bırakırsak, hepimizin başından yürümediğini içten içe bildiğimiz ve fakat bir türlü sonlandıramadığımız ilişkiler geçmiştir. Eğer şanslı azınlıktansanız, bu ilişkiyi tek bir hareketle bitirip önünüzdeki maçlara bakmışsınızdır. Yok eğer siz de acı eşiği yüksek çoğunluktan birisi iseniz, o zaman geçmiş olsun, lütfen bu yazıyı sonuna kadar okuyun!

İlişkiyi bitirememenin tek bir sebebi var, korku. Yalnız kalma korkusu, 'ya sevgilim başkasını bulursa' korkusu, 'ben hiç ilişki yürütemeyecek miyim' korkusu ve hepsinden de önemlisi insanın kendisinden korkması! O yüzden, arkadaşlarımızın başına benzer bir olay geldiğinde çok iyi tavsiye verip, iş kendimize gelince tıkanıp kalıyoruz.


İyice hafızanızı yoklayın, kendi kendinize kıvrandığınız anları, gözünüzün içine sokulan işaretleri, yabancıların 'gut feeling' dediği, iç sesinizi düşünün bir. Hepsi Mersin'I gösterirken siz neden tersine gidiyorsunuz? Korkuyorsunuz çünkü, 'hadi bir şans daha vereyim' diyorsunuz. Hiç bitmeyecek bir futbol maçına dönüyor bir anda ilişkiniz. Yan hakem sizden biri, sürekli maçı uzatıyor ama orta hakem yarı sahayı geçince ofsayt çalıyor sürekli, skoru değiştirmeniz mümkün değil, maç aylarca oynansa da...

Halbuki, 'yara bandını' bir seferde çıkartsak, önce acımızdan dolayı bir çığlık atacak sonra da acımız hafifleyecek, sızıya dönüşecek ve en sonunda da yok olup gidecek. İlk andaki acının şiddeti o kadar yüksek ki, bunu düşünmek bile acı veriyor! Bir nevi bunjee jumping yapmadan önce aşağı bakmak gibi bir his, bu bahsettiğim.

Gelin bir de olayı akışına bıraktığımız senaryoya bakalım. Çabalamaya devam ediyorsunuz, her çabanızda biraz daha hayal kırıklığına uğruyor, biraz daha fazla üzülüyorsunuz. Acının şiddeti kuvvetli değil o yüzden katlanabilir. Ancak, bir gün bir bakmışsınız, acı artık tüm vücudunuzda, ruhunuzu sarmış. Bitirmeye mecaliniz yok, tek umudunuz karşınızdakinin gelip, tıpkı acı çeken bir atın hayatına son verir gibi ilişkinizi sonlandırması...

Sonrası ise felaketler zinciri. İnsanlıktan çıkmış olmanızı bir yana bırakıyorum, sonraki ilişkilerinizde yanınızda taşıdığınız bavullar ve onların ağırlıklarını bir düşünün. Karşınızdakinin hiç de haketmemesine rağmen sizden gördüğü kötü davranışlar. Sadece ve sadece geçmişte yaşadıklarınızın cezasını çektirmek istediğiniz için. Belki bavulları ona bırakabilirim düşüncesi, hafifleme isteği...

Bunun bir kısır döngü olduğunu siz de biliyorsunuz. Geçmişte yaşadıklarımızın cezasını başkasına ödetmenin çözüm olmadığını da! O zaman ne yapacağız peki? Biraz yürekli olup, acıya dayanacağız. Dile kolay tabi, bana sorsanız örneğin 'sen becerebiliyor musun?' diye cevabım oldukça karışık olabilirdi.

Terzi kendi söküğünü dikebilir mi? Arkadaşlarımıza verdiğimiz tavsiyeleri kendi hayatımızda uygulayabilir miyiz? Bence evet, tek yapmamız gereken, korkulardan, komplekslerimizden bir an bile olsa ayrılıp sakin kafayla düşünmek. Düşünmekten başka bizi koruyacak bir kalkan yok bu hayatta. Ne de olsa, beyin düşünmek için dizayn edilmiş, kalp ise sadece kan pompalamak için, aşk için değil...



AhmetCan..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Her şey sayende...Saygı,sevgi ve özlem ile...

Kaç kişi okumuş ?

Aşk'a inanmıyorum..Ama FENERBAHÇE diye bir şey var :)

Aşk'a inanmıyorum..Ama FENERBAHÇE diye bir şey var :)