counter for blogger
View My Stats

9 Şubat 2013

14 şubat...sevgililer günü...aşk'a dair..aşk deyince...vb...uydurmalar



Nedim Gürsel :Aşkı tarif etmek çok güç. Şöyle diyebilirm; mutlu aşk yoktur. Ama mutlak aşk vardır. Diyeceğim, aşk her şeyden önce bir tutku. Ve genelde karşılıklı yıkıma dönüşen bir tutku. Metafizik aşk, benim ilgi alanıma fazla girmiyor. Buna karşılık, cinselliğin aşkın temelinde olduğunu düşünüyorum. Bugüne dek yazdığım kitaplarda cinsel aşka önemli bir yer verdim. Örneğin ‘Öğleden Sonra Aşk’ kitabımda, adı üstünde erotizm önemli bir yer tutar. 13 öyküden oluşan bu kitabın her öyküsünde küllenmiş bir aşkın yeniden alevlenmesini anlatmaya çalıştım. Yalnızca kitaplarımda değil, hayatımda da ya ben aşkın peşine düştüm ya da aşk yakamı hiç bırakmadı.


Küçük İskender

Aşkın zamana ihtiyacı yok; varsa da sadece an’dır o. Belki biraz Edip Cansever’in ‘O Mavilik Derdi’ adlı şiiri, belki biraz Leos Carax imzalı ‘Köprü Üstü Âşıkları’ filmi, belki biraz ilişkinin düzeyine bağlı kâh sert virajlı, kâh yumuşak inişli şarkılar. Kimi de Modigliani’nin resimleri diyecektir kim bilir... Bunlar aşka sanat kılıfı; bir de kıyasıya sıradan aşklar var ki yaşayanları tarafından bile tanımlanması zor. Meselenin özü: İki kişinin canı birbirini çekiyorsa buna gün dayanmaz.


Ahmet Ümit

Aşkı tarif edebileceğimizi sanmıyorum, sadece tarif etmeye çalışabiliriz. Olağan bir duygudur aşk, ama asla sıradan değil. Tutkunun, aklımızı ele geçirdiği an. Kötülüğün en güzel biçimi. Rezil olmaktan duyduğumuz haz. En büyük heyecan kaynağımız. Kırılan umutlarımızın en lezzetli hüznü. İmkansızı ümit etmenin verdiği kibir. Ulaşılmaz olanın benzersiz çekiciliği. Acıya duyulan bağımlılık. Yani gönüllü kölelik, yani en masum halimiz, yani en bencil duygumuz. Yani bildiğimiz delilik. Yani bildiğiniz insanlık. Ama bir zayıf tarafı var, geçici. O sebepten aşkın, ince bir buz tabakasından oluşan o güvenilmez zemininin üzerine ev yapılmaz. Ev yapmak istemeyenler içinse hiçbir sorun yok.Aşk sizi bekliyor ama mümkünse yalansız olanı seçin. Çünkü aşkın sahtesinden daha beter bir şey olamaz.


İnci Aral

Aşk insan hallerinin en ilginç, en inişli çıkışlı ve değişik görünümlerini sunan bütünüyle varoluşsal bir duygudur ve bu yüzden bütün sanatlar, edebiyat, resim, müzik, heykel ve sinema bu temel insanlık durumu üzerine çeşitlenen konular üzerine oturmuştur. Aşk, özgün, yaratıcı ve özgürleştirici özelliğiyle sanatın beslendiği en önemli kaynaktır. Aşık olmak, gündelik yaşamın tekdüzeliğinden sonsuz anlar, yoğunlaşmış heyecanlar ve kutsal mekanlarla dolu bir coğrafyaya, sonu belirsiz yepyeni bir varoluşa doğru yolculuğa çıkmaktır. İki insan arasında yaşanabilecek en büyük, en güzel, bazen çok acı ama kesinlikle olağanüstü bir deneyimdir aşk. Yorucu, yıpratıcı ama ödüllerle dolu bir arzudur. Aşkın sayısız tanımı yapılmıştır, yapılabilir. Çünkü bütün aşk ve sevgi deneyimlerimiz bireyseldir. Her aşk olaya katılan iki insanın kişisel özellikleri, ruhsal, düşünsel, duygusal boyutları, birikim ve derinlikleriyle biçimlenir. Yalnızca onlara özgüdür.


Sunay Akın

GİDERKEN

Bilerek mi yanına
almadın giderken
başının yastıkta
bıraktığı
çukuru
Güveniyordum
oysa ben sevgimize
vapur iskelesi
ya da tren istasyonundaki
saatin doğruluğu kadar
Beni senin gibi
bir de annem terk etmişti
ki göbeğimde durur
onun yokluğundan
bana kalan
çukur...


Buket Uzuner

Aşk, insanı durup dururken, kendi kendine gülümseten bir peri tozu gibidir. Aşkın binbir çeşidi vardır, ama hepsi bize insan olduğumuzu, hayatı sevdiğimizi hatırlatır. Aşk, önünden defalarca geçip fark etmediğimiz bir ağacın bize çiçek açtığı andır. Sorunlarla, haksızlıklarla uğraşarak koşturduğumuz bu hayata gelip de bir kez bile aşık olmadan gitmek olsa olsa bir duygu kabızlığıdır! Çünkü aşkın hesabı, sınıfı, ırkı, parası, pulu yoktur. Olduğunda aşk değildir zaten... ‘Aşk’, dünyada en çok kullanılan kelime, en çok arzulanan mutluluk, en çok kıskanılan duygu, en çok düşlenen rüya, en çok satan konu ve en az bulunan hayat iksiridir. Aşka inananlar için her yaşta bulunduğu, kalbi kırıklar, aşk malülleri (!) ve yalnızlara da uğradığı söylenir, aşk!


Cem Mumcu

Aşk dediğin, onu ‘O’ sanmak, ondan ‘O’ na ulaşmak, onu ‘O’ yapmak değil mi? Kendinin ötesinde bir öteye uzanmak değil mi? Ama niye kimse düşemiyor artık aşka? Herkes aslında ‘O’nu ararken niye bir akşamda tükeniveriyor öteye uzanma ihtimali? Nasıl oluyor da bir gecede bitiyor bütün vehmedişlerimiz? Neden bir insan ‘tek’inde ihtimali kazıp çıkarmak yerine çok insanda ihtimaller arıyoruz? Yoksa ihtimallerin çokluğu mu ihtimali daraltan? Çokluk mu bizi yokluğa mahkum kılan? Çoklukta tekliği bulabilir miyiz? Derinlerde veya tepelerde aradığımızı, ancak dalarak veya uçarak bulabileceğimizi bize unutturan ne? Yatay düzlemin geniş ve sınırsız gibi görünen yüzeyinde rastgeldiğimiz olasılıkların çokluğu mu yoksa? Hepimiz ‘O’nu ararken neden kimse kimseye ‘O’ olamıyor? “Bu da O değil,” dedikçe, bir başka ‘O’ olma olasılığını kolaylıkla bulup, onu da tüketebildiğimiz için mi? Hepimiz hepimize birbirimizi tüketme fırsatını kolayca verdiğimiz için mi? Yenisini kolayca bulup, kolayca aldığımız için hiç emek vermediğimiz bir eşya gibi ya da sadece kapağına bakıp hiç okumadığımız; ama sırf bu yüzden içindeki olasılıkları görmediğimiz, göremediğimiz, -belki de yaşamın sırrını anlatan bir kelimeyi- gözden kaçırdığımız bir kitap gibi... Hiç bitmeyeceğini düşündüğümüz ve sonsuza kadar akacağını düşündüğümüz bu su, bizim dibi delik kovamızı doldurabilir mi?


Haydar Ergülen

AŞK İÇİN ÖNSÖZ

Beni üzme
Kendini de benimle üzme
Sözümüzü üşütme
Fazla açılma benden
Çok açılma bana da
Kendine de fazla açılıp da
İçine düşme
Geçmişe gül gönder
Unutma
Anılar da su ister
Anılara iyi bak
Bana bak
Beni tut
Bana tutun
Beni orda burda
Beni şunda bunda
Unutma
Bak




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Her şey sayende...Saygı,sevgi ve özlem ile...

Kaç kişi okumuş ?

Aşk'a inanmıyorum..Ama FENERBAHÇE diye bir şey var :)

Aşk'a inanmıyorum..Ama FENERBAHÇE diye bir şey var :)