counter for blogger
View My Stats

12 Nisan 2013

Unutmak...

önemli olan birşeyi bırakılmaması gereken bir yerde bırakmaktır... ve fakat unutulan birşey değilde bir olay ise, bazen unutmaktır en kesin çözüm, bazense asla ve unutmamak... unuttum der insan bazen ve anı gibi anlatırken olayı birden gözler dolar, boğazında bir düğüm olur, anlar ki unutmamış, anlar ki kendini kandırmış, anlar ki geçmiş o kadar geride kalmamış... geçmişin hiçlik olduğunu daha henüz kavrayamamış... sonra gün gelir, zamanın içinden geçerken, bir daha olay anlatılır öylesine bir örnek vermek için, sanki hiç yaşanmamış gibidir, sanki izlenmiş ve bitmiştir, sanki aptal bir rüya anlatıyorsundur... geçmişin hiçliğini keşfettirir işte o an unutmak... ve herşey kolaylaşır... güzellikler bu hiçliğe katılmamalıdır... onların geçmiş dosyaları ayrıdır... yüz güldüren ve hala mutlu edendir... bu yüzden hiçbir zaman hiçliğe karışmamaları dilenir...




yeni başlayanlara güzel gelir. mis gibi unutup kurtulur insan canını sıkan her boktan. sonra can sıkan herşey 'bok' oluverir ve bir sifon çekip unutmak kolay gelmeye başlar. sonrasında beyin bi nevi devrim yapar ve "madem birçok şeyi unutuyosun, ben de otomatiğe bağlayayım" der, pratik olacak ya.. sonra ciddi bir unutma problemi başlar. beyin tembelleşir. hatırlanmak istenenler ciddi ciddi kafaya takma gerekliliği getirdiğinden ve artık kafaya takmaya değer pek birşey bulunamadığından böyle afallamış bir şekilde dolanılır ortalıkta. biriyle konuşurken konunun nereye nasıl geldiğini yada nasıl bittiğini hatırlamak bile mesele haline gelir. gerçi buna başka birşey diyorlardı ama unuttum şimdi..

bir an için, bir an evvelini dahi unutamadığınızı düşünün. gözlerinizin her hücresine akın eden algılar yığınının an be an silinmeden zihninize saldırdığını, kulağınıza ulaşan her titreşimin gitmeden orda kaldığını. hatırlamak değil, unutamamak işkencesi. 

kakafonik bir bütünün bazen rollerini değişen parçaları unutmak ve hatırlamak. normal olan "acıları unutmak ve güzellikleri hatırlamakken" sonsuzluğa uzanan anlarda; biz bazen "acıları hatırlayıp, güzellikleri unuturuz" sonsuza kadar sürecekmiş gibi bir geçmiş istilasında.

bazen de unutamayız, sıcak bir elin elimize değince nasıl yapıyorsa yüreğimizi titrettiğini, o ellerin nurunun aydınlattığı gölgemizi; avcumuza aldığımız bir yüzün bizi kucaklamasını, bir bakışın saadetini; işte bu unutamamak acıya dönüşür; zamanla o acıyı unutamaz olur insan. o acıyı unutunca asıl işte o zaman şimdiki zamanı yaşayacak kadar olgunlaşır ve durulursun.

yanlış anlamayın, unutmamak lazım bu kadar güzel anıları, sadece unutamamanın verdiği acıyı unutmak gerek. ve sadece geçmişe bir gülümseme olmalı hatırlamak, ızdıraptan çok tebessüm getirmeli. o ellerin ve yüzün sahibi olan o bakışları görünce sadece şu gelmeli insanın aklından, "güzeldi,şimdinin olabileceği kadar".

nasıl ki farkına varırsın unuttuğunun, ve hatırlarsın unutmanın nesnesini; şaşırıp kalırsın zamana ve unuttuğuna. ama sonrası bir mumla arama eylemidir. özellikle acı veren unutulanlar için. tekrar unutmak için kendine yalvarırsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Her şey sayende...Saygı,sevgi ve özlem ile...

Kaç kişi okumuş ?

Aşk'a inanmıyorum..Ama FENERBAHÇE diye bir şey var :)

Aşk'a inanmıyorum..Ama FENERBAHÇE diye bir şey var :)